SIKÇA SORULAN SORULAR
Araştırmalar, çikolatayı diğer atıştırmalık ürünlerden ayıran faydalar olduğunu ortaya koymuştur. Çikolatanın temel malzemesi olan kakao en zengin polifenol kaynaklarından biridir. Polifenollerin insan sağlığına yararlarından bazıları da şunlardır: 1) Kan basıncını düşürmeye destek verir. 2) Kolesterolün dengede tutulmasına yardımcı olur. 3) Tip 2 diyabet riskinin düşmesine yardımcı olur. 4) Kan basıncını düşürmeye destek verir. 5) Diş eti hastalığı ve çürüklere neden olan bakterilerin büyümesini yavaşlatır.
Kaynak
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6160559/
Serin (18-22°C), karanlık ve kuru yerde (En fazla %65 nem), saklamak gerekir. Kokulu maddelerden de uzakta tutulmalıdır. Zira çikolatanın diğer kokuları emme eğilimi vardır. Muhafaza ederken ani ısı değişimi oluşmamasına da özen gösterilmelidir. Sıcaklık değişimi, çikolatadaki yağın önce eriyip sonrasında donması neticesinde yüzeyde beyaz plakaların oluşmasına neden olur.
Vücudumuzun oksijene ihtiyaç duyduğu kadar şekere de ihtiyaç duyar. Şeker ihtiyacını ise temel besin gruplarından birisi olan karbonhidratlardan karşılar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dengeli bir diyette toplam kalorinin %50-55’inin karbonhidratlardan, %15-20’sini proteinden, %20-25’ini de yağdan sağlanmasını öneriyor.
Karbonhidratlar da basit ve kompleks olmak üzere 2 grupta sınıflandırılır. Basit karbonhidrat dediğimiz çay şekeri, reçel, marmelat, bal, pekmez, şekerleme, beyaz un gibi besinler hızlı parçalanır ve bünyelerindeki basit şeker hızla kana karışır ve tüketilir. Bu durum da kan şekerinde dalgalanmalara yol açar. Öte yandan kompleks karbonhidrat dediğimiz tam tahıllı ekmek, bulgur, makarna, kuru baklagiller, sebze, meyve gibi besinlerin bünyesindeki şeker ise daha yavaş bir hızda parçalanarak tüketilir. Bunun yanı sıra bünyelerinde vitamin ve mineralleri de barındırırlar.
Amerikan Kalp Vakfı, günlük şeker tüketiminin yetişkinlerde 30 gr, 7-10 yaş arası çocuklarda ise 24 gr ile sınırlandırılmasını önermektedir.
Kaynaklar:
- WHO Technical Information Note (2017). Sugars and dental caries. Geneva, Switzerland: WHO.
- https://www.nhs.uk/live-well/eat-well/food-types/how-does-sugar-in-our-diet-affect-our-health/
Bazı yiyecek ve içecekleri tüketmek elbette zevkli olabilir, ancak bunu klinik bağımlılıkla karıştırmamak gerekir. Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalarda, normal kilolu veya aşırı kilolu bireylerde şeker bağımlılığına benzeyen davranışsal veya nörobiyolojik göstergeler bulunamamıştır.
Ebeveynler, şekerin çocuklarda olağandışı hareketlilik veya anormal derecede aktif olma durumu olarak ifade edilen hiperaktiviteye neden olacağına inanır. Ancak gerçekleştirilen deneysel çalışmaların çoğu, şeker alımının aktivitede bir artışa yol açtığı fikrini desteklememektedir.
Algılanan ilişki, ebeveyn inançlarından ve beklentilerinden de etkilenebilir. Bir çalışmada, çocuklarına tüm içecekler şekersiz olmasına rağmen şeker içerdiği söylenen içecek verildiği söylenen ebeveynler, çocuklarının davranışlarını daha hiperaktif olarak değerlendirilmiştir.
Kaynaklar
- Thapar A, et al. (2012). What causes attention deficit hyperactivity disorder? Archives of Disease in Childhood 97:260-265.
- Thapar A, et al. (2013). Practitioner review: What have we learnt about the causes of ADHD? Journal of Child Psychology and Psychiatry, and Allied Disciplines 54(1):3-16.
- Hoover DW & Milich R (1994). Effects of sugar ingestion expectancies on mother-child interactions. Journal of Abnormal Child Psychology 22.501-515.
Ağız içinin normal ortamında bakteriler bulunmaktadır. Bakteriler enerji ihtiyaçlarını karbonhidrat gıdaların içerisindeki şekerleri ayrıştırarak karşılarlar. Ancak, bu ayrıştırma işleminde asit ortaya çıkar. Bakteriler, asit, besin artıkları ve tükürük birleşerek zamanla diş üzerinde tutunan bir plak oluştururlar. Plaktaki asit içeriği zamanla diş minesini aşındırarak boşluklar oluşmasına neden olur. Bu boşluklar doldurulmazlarsa, genişleyerek derinleşirler.
Çürükleri önlemenin en iyi yolu, ağız ve diş temizliğe özen göstermektir. Bunun için uygulanabilecek yollar şunlardır:
- Bilinenin aksine dişlerimizi yemeklerden ya da asitli içeceklerden hemen sonra değil en az yarım saat sonra fırçalamalıyız. Çünkü asitli ve şekerli yiyecekler diş yüzeylerini aşınmaya uygun hale getirirler.
- Fırçalamak mümkün olmazsa ağzınızı bol su ile çalkalayın.
- Şeker ve tatlıdan hemen sonra büyük bir bardak su için.
- Ara öğünlerde elma, havuç gibi sert gıdalar tercih edin. Çünkü bu gıdalar fazla çiğneme gerektirdiği için, ağızdaki şeker kalıntılarını temizleyip diş etlerine de masaj yaparlar.
- Şekersiz çiklet çiğneyin, diş üstündeki artıkları temizlediği için faydalıdır.
Kaynaklar
- Anadolu Sağlık Diş Çürükleriyle İlgili 6 Soru 6 Cevap
- Ankara Üniversitesi Açık Ders Karbonhidratlar Metabolizması -2
Gluten buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan bir çeşit proteindir. Gluten alerjisi olanların bu besinleri tüketirken dikkat etmesi gerekir. Bazı ürünlerimiz glüten içermektedir kullanılmaktadır ve bu durum ürün ambalajlarında ifade edilmektedir.
Ürünlerimizin tamamı Helal sertifikasına sahip olup, dünyanın kabul ettiği ve hassasiyet gösterdiği evrensel standartlara uygun olarak üretilmektedir
Paketlenmiş atıştırmalıklar karbonhidrat ağırlıklıdır. Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dengeli bir diyette toplam kalorinin %50-55’inin karbonhidratlardan oluşmasını öneriyor olsa da basit karbonhidratlara ağırlık verirsek kilo alma ihtimalimiz artar. Zira basit karbonhidratlar kan şekerini hızlı yükseltir sonra hızlı bir şekilde düşürür. Neticede oluşan acıkma hissi tekrar yeme isteğini oluşturur.
Aşırı et tüketiminin tansiyon, kolesterol ve kalp hastalığı gibi bilinen problemlerin yanı sıra, gut hastalığına da davetiye çıkarabildiği gibi fazlaca karbonhidrat tüketimi hele de patates gibi nişastalı karbonhidratların tüketimi kilo aldıracaktır. Bu nedenle, ihtiyacımız olan besinleri dengeli bir şekilde tüketmek şüphesiz en sağlıklı olanıdır.
Yoğun şehir hayatı işlenmiş gıda ihtiyacını artırmakta ve yaygınlaşmaktadır. Gıda işleme, gıda kalitesinin (besin değeri, renk, kıvam, koku, gevreklik vb. özellikler) korunmasına yardımcı olur ve gıda maddelerinin depolanması ve taşınması gibi işlemler sırasında bozulmayı önleyerek gıda israfını azaltır.
Gıda katkı maddeleri de yüzyıllardır gıda işlemek için kullanılmaktadır. Mısırlılar ve Romalılar, potasyum nitrat, baharatlar ve doğal renklendiriciler kullanarak gıdaların raf ömrünü uzatmış ve görünümünü iyileştirmiştir. Günümüzde de Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) ve Dünya Sağlık Örgütü Ortak Uzman Komitesi tarafından onaylanan gıda katkı maddelerinin güvenli olduğu ve tavsiye edilen güvenli miktarlarda kullanımının herhangi bir sağlık riskine yol açmadığı kabul edilmektedir.
İşlenmiş gıdalar satın almak, insanların satın aldıkları ve yedikleri gıdaya ne kadar eklendiğinin farkında olmayabilecekleri için aşırı miktarda şeker, tuz ve yağ tüketmelerine neden olabilir. Bu nedenle bu maddelerden günlük ne kadar tükettiğinizin farkında olun ve işlenmiş gıdalar satın alırken içindekiler etiketini tarayın.
Kaynaklar
- Obesetiy Help, Why Process Foods And Junk Foods Are Harmful To Your Health
- NHS, Eating Processed Foods
- Mayo Clinic Healt System, What You Should Know About Processed Foods
- Journal Of The Acedemy Of Nutrition And Dietetics, Advenced Glycation End Products In Foods And A Practical Guide To Their Reduction In The Diet
Bazı ürünlerimizde palm yağı kullanılmaktadır ve bu durum ürün ambalajlarında ifade edilmektedir.
Palmiye meyvelerinin etli kısmından üretilen Palm yağı, gıda ürünlerinde kullandığında tatların daha belirgin olmasını sağlar, oda koşullarında katı olduğundan ürünlerin tadının uzun süre korunmasına yardımcı olur, kızarmış ürünlere gevrek bir doku kazandırır. Ayrıca kokusuz ve renksiz olduğundan gıda ürünlerinin görünümünü veya kokusunu değiştirmez.
Bitkisel yağların çoğunluğu oda koşullarında sıvı olduklarından, hidrojen ile doyurularak katı hale getirilmektedir. Ancak, bu reaksiyon neticesinde oluşan trans yağlar diyabet, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları gibi pek çok hastalık açısından risk oluşturur. Palm yağı ise yapısı nedeniyle oda koşullarında yarı katı olduğundan neredeyse hiç trans yağ asidi içermez.
Tüm sıvı ve katı yağlar hem doymuş hem de doymamış yağ asitleri içerir. Palm yağı benzersiz bir şekilde, kalp sağlığına uygun 50-50 oranında doymuş ve doymamış yağ karışımı sunar. Bu nedenle, palm yağının kandaki kolesterole etkisi nötrdür.
Palm yağı meyveden sıkıldığında yüksek oranda beta karoten içerdiği için kırmızımsı renktedir. Palm yağının kokusunu etkisizleştirmek ve doğal kırmızı rengini kaldırmak için diğer bitkisel yağlar gibi rafine edilir. Ancak bu işlemin 200 derecenin altında gerçekleştirilmesine özen gösterilmelidir.
Palm ağacı tarımı çok verimlidir. Yağ bakımından karşılaştırıldığında zeytinyağına oranla aynı büyüklükteki
tarladan 11 kat daha fazla mahsul alınır. Bu nedenle özellikle küçük ölçekli çiftçilerden yoğun ilgi görmektedir. Ancak bu da ormanlık alanların sökülerek palm ağacı dikilmesine neden olmuştur. Bu sorunun önüne geçmek için RSPO sertifikası çıkarılmıştır. Bu değerin %85 ve üzerinde olması palm yağının çevreye veya topluma aşırı zarar vermeden üretildiğini göstermektedir.
Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan, beslenme ve sağlık konularında bilimsel bir otorite sayılan EUFIC “European Food Information Council” (Avrupa Gıda Bilgi Konseyi) tarafından da (http://www.eufic.org/tk) açıkladığı üzere palm yağı kullanımıyla ilgili olarak sağlık açısından endişe gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Kaynaklar
- The Europaen Food Information Council, Palm Oil (Q&A)
- Nestle, Beneath The Surface On Palm Oil
- Malaysian Palm Oil, Is Palm Oil Healthy
- Medical Park, Trans Yağ Nedir